SOKAK
LEZZETLERİ
Sokak lezzetlerinin müdavimi olanlar bilirler. Her ürürün
ve her satıcının kendine özgü bir sloganı vardır.
Simitçisinden, ciğercisine, kokoreççisinden erikçisine
kadar.
Hal böyle olunca sokaklarda arz-ı endam eden lezzetle de
doğal olarak bizi kendine çekip ve tabiri caizse gönül bağıyla bizleri
kendisine bağlıyor.
Peki, tok insanı bile acıktıran bu lezzetlerin sırrı
nedir.
Etrafa yayılan kokular, tıkırtılar, cızırtılar tezgahlara
ve seyyar arabalara dizilmiş bir birinden renkli yiyecekler, içecekler,
pişmekte ve kızarmakta olan nefis taamlar, satıcısının hayal gücünü ortaya
koyan tezgah ve vitrini düzenleri ve bir sürü
şey iştahımızı kabartmaya ve bizi nefsimize yenik düşürmeye yetiyor.
Sokak lezzetlerini zevki sefa için, keyif için olanlar ve
karın doyurmak için olanlar diye iki kategoride inceleyebiliriz.
Bir bardak şerbet, belki külahta dondurma yürek
serinleten keyif vericilerden olsa da, soğuk kış günlerinde bir bardak sahlep
içimizi ısıtmaya yetiyor.
Açlık kan şekerimiz düştüğünde özellikle köşe başlarının
müdavimi olan müşebbek (halkalı tatlı) tatlıcıları ilk lokmada imdada yetişse
de, nihayetinde acıkan midemizi teselli etmek, uçundan kenarından da olsa bir
şeyler atıştırmak pek tabi ki ayak üstü yiyecek satıcılarında, seyyar
arabacılarda ve sokak satıcılarında mümkün.
Tabi ki sokak lezzetleri lebi deya bir konu ve neyi
yazsanız bir diğeri de eksik kalıyor.
Gelelim sokak satıcılarının geliştirip söyledikleri
sloganlarına.
Çoğu zaman okul önlerinde, stadyum etrafında, çarşı
köşelerinde ve bazen da semt pazarlarında karşılaştığımız bu esnaf grubu
bakalım ürünlerini satarken neler söylüyorlar.
Bu arada her meslek erbabının bir raconu olduğunu da
unutmamak gerek,
Erikçisinden, şerbetçisine, simitçisinden kavurmacısına
kadar neredeyse her satıcının hayal ikliminden nameler dökülür çarı ve pazar
meydanlarına.
*a-b-c-ç-d-e-f-g-Yumuşaaaaak gevreeeeek simiiiiiit.
Bizi ilkokul yıllarına götürüp ince bir naiflikle
alfabeyi bir daha okuturken,
Köşe başında ki erikçi yazın ilk meyvelerinden olan
insanın ağzını sulandıran can eriklerini koyduğu sepetinin önünde gülümseten
sloganıyla meraklı bakışların kendisine yönelmesini sağlıyor.
*eriiiik, erik canım. Canım erik. Can erik. Köyden
geliiiiik. Ellenmeyiiiiik. Satılmazsa biz yerik.
Ötelerden seyyar arabasında ciğer kavurması satan
kavurmacı
*kavurma ayraaaaan, gersi yalaaaaaan.
Diye bağırarak sizi kendisine çağırır.
Peki ya şerbetçiye ne demeli. Sırtına yüklediği şerbet
tulumbası ile ve elinde ki tasları birbirine vurarak çıkardığı dikkat çeken
metal sesinine eşlik ettiği ve söylediği
*şakır şakır buzlu şerbeeeeet. Yangın yüreklere devaaaaa,
Doktor reçetesi buuuuu.
Buz gibi şerbeeeeet.
Ağustos ayının yangın sıcağında tezgahının başında
dondurmasını bir külah daha satmanın telaşında ki dondurmacıya kulak verdiğimiz
de en melodik sloganı ardı ardına sıraladığını duyarız.
*ebelere, dedelere, ninelere, evde kalmışlara,gelin
olmuşlara, doğum yapmışlara, imama, papaza, amcalara, beylere,hanım ablalara,
çocuklara kaymaaaaak limoooon dondurmaaaaa.
Antakya nın saray caddesinde genellikle akşamları ortaya
çıkan, başında külahı, elinde pamuk şekerlerin dizili olduğu sopasıyla pembe
şekerlerini satan yaşlı şekerci amcanın bir çırpıda söylediği tekerlemeyi
anlamak için ona iyice yaklaşmanız ve kulak kabartmanız gerek. Ve mutlaka bi
tane de pamuklu şerker almalısınız.
*gel bak bal şeker, Yemeyenin canı çeker, aşkım acı
çeker, yerli pamuk şeker, yeni çıktı bu şeker, yiyen pişman yemeyen pişman,
almayanın canı çeker, pembeli şeker, pamuk şeker.
Camekanlı el arabasın da
şarkı söyler gibi kahke satan amcanın sözleri ise kahkesi kadar
sıcakcıktır.
*Şen Anteke yolundan, yeni çıktı fırından, taş değirmen
unundan, yağlı da var, şekerlide var, Halis kahkeeee.
Başında kırmızı fesi, sırtında limonata yüklü tulumbası
ve elinde tuttuğu kocaman bir demet nanesiyle limonata satan yaşlı amcayı,
Özellikle pilajlarda ve deniz kenarlarında seyyar
arabasında bici bici ve limon dondurma satan seyyar esnafı,
Yine özel tasarlanmış olduğu her halinden belli olan
seyyar arabasında şarlgam satan şalgamcıyı ki şalgam suyunu tastan bardağa
savurarak döker ki, üzerine tanesi
yani Kırıkhanın meşhur kıtır kara havuç dilimlerini de
koyar.
*Tanesiz şalgam salçasız yemeğe benzer
Yaz aylarını özlemle anımsamamıza sebep olan mısırcıyı
unutmamak gerek. Çünkü o değişmeyen çocukluk lezzetlerindendir. Közde pişmişine
dökülen tuzlu su ile yine kendinden soyulmuş kabuğu da ambalaj gibi kullanılır
ki asıl keyif de buradadır.
*gaynamış mısır, mısır gaynamış, sekiz sıra mısır. Süt
mısır.Közde mısıııır.
Bu liste böylece uzayıp gider. Biliyorum sizler de bu
yazıyı okuduğunuz da daha bir sürü sokak satıcısı ve onların sloganları gelecek
aklınıza.
Doksanlı yılları yaşamış dostlarım sokak lezzetleri
hakkında daha fazla anı biriktirmiştir mutlaka. Günümüz de ne acıdır ki elma
şekercilerini, sıcacık şeker kaplı badem satıcılarını, akşam simitçilerini ve
bozacıları artık göremiyoruz.
Elimizde bunlardan ne yazık ki bir elin parmakları kadar
kaldı. Sokak satıcılarından bir şeyler almasak da bir selamı hak ediyorlar.
Kalın sağlıcakla.
Ünal Kahraman
12,20,2020
0 yorum :
Yorum Gönder